Ekim ayına nasıl bir yazı ile başlasam diye düşünürken, dün, İşte İnsan sitesinde bir haber ile karşılaştım. Habere göre, Peryön ve Mesleki Yeterlilik Kurumu’nun birlikte imzaladığı protokol sonucu artık insan kaynakları için de mesleki standartlar geliştirilmeye ve eğer planda herhangi bir değişiklik olmazsa Kasım 2011’den itibaren gerekli eğitimler verilmeye başlanacak.
Haber kulağa çok hoş gelmiyor mu? Üniversite döneminden beri iş ilanlarını sürekli inceleyen biri olarak, insan kaynakları için belirlenmiş standartların olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Zaten lisans eğitimi bile bu sene açılan bir bölümde standartların olmaması gayet normal. Ben haberi okurken çok heyecanlandım. Çünkü kurumlar için olduğu kadar çalışanların da standartlarının olması gerekiyor bence. Kurumlar bir İK departmanı kurmak zorunda değiller. Eğer gerçek anlamda ihtiyaç duyuyorlarsa ve departman kurmak maliyetli bir süreç gibi gözüküyorsa dış kaynaklı alınan danışmanlıklarla bu sorun çözülebiliyor ama İK departmanlarında ya da ÖİB’lerde çalışan İK “profesyonelleri” için aynı durum geçerli değil.
İK departmanlarından çok, İK çalışanları için standartların olacağından mutluluk duyduğumu belirttim çünkü şimdiye kadar bilinçsiz bir şekilde bu alana yönelen pek çok kişi ile tanışma fırsatım oldu. İnsan kaynaklarının ne demek olduğunu bile net olarak anlatamayan ama insan sarrafı olduğunu iddia ederek, bir bireyin hayatı üzerinde kolaylıkla karar verebilen bir kitleden bahsediyorum. Bu durum sizce içler acısı değil mi? Şöyle düşünün: Çalışmayı çok istediğiniz bir kurum sonunda sizi mülakata davet ediyor ve İK “profesyoneli” mizle karşılaşıyorsunuz. Ancak kendisi yoğun, dalgın, mutsuz, işini sevmeyen, deneyimsiz vs. olduğu için iş tanımına uygunluğunuzu - haliyle sizi - es geçiyor. Çoğu kurum da, mülakatında başarısız olan bir adaya tekrardan şans vermediği için siz de istediğiniz firmada çalışma fırsatını kaçırabiliyorsunuz. Bu gerçekten üzücü bir durum. Üstelik size bahsettiğim hikaye sadece minik bir örnek. İşin hukuki boyutuna geçersek daha farklı hikâyelerle karşılaşabiliriz.
İnsan Kaynaklarının öneminden diğer tüm yazılarımda olduğu gibi aslında burada da değindim. İK dışarıdan bakıldığında basit iş tanımlarına sahip bir departman gibi görünebilir ancak komplike yapısı sayesinde yoğun ve detaylı bir çalışma sistemine ihtiyaç duymaktadır. Küçük de olsa yapılacak olan hataların etkisi uzun soluklu olabilir. Bu nedenle İK profesyonellerinin, deneyimsiz bile olsa, gerçek bir “profesyonel” gibi çalışması gerekir. Ben MYK - PERYÖN ortaklığını gönülden destekliyorum ve etkin olacağına inanıyorum.
Haberin detaylarını okumak isteyenler için de link aşağıda yer almaktadır:
http://www.isteinsan.com.tr/isteinsan_gazete/insan_kaynaklarindan_yeterlilik_girisimi.html
Bol “değer”li günler
Merve
Haber kulağa çok hoş gelmiyor mu? Üniversite döneminden beri iş ilanlarını sürekli inceleyen biri olarak, insan kaynakları için belirlenmiş standartların olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Zaten lisans eğitimi bile bu sene açılan bir bölümde standartların olmaması gayet normal. Ben haberi okurken çok heyecanlandım. Çünkü kurumlar için olduğu kadar çalışanların da standartlarının olması gerekiyor bence. Kurumlar bir İK departmanı kurmak zorunda değiller. Eğer gerçek anlamda ihtiyaç duyuyorlarsa ve departman kurmak maliyetli bir süreç gibi gözüküyorsa dış kaynaklı alınan danışmanlıklarla bu sorun çözülebiliyor ama İK departmanlarında ya da ÖİB’lerde çalışan İK “profesyonelleri” için aynı durum geçerli değil.
İK departmanlarından çok, İK çalışanları için standartların olacağından mutluluk duyduğumu belirttim çünkü şimdiye kadar bilinçsiz bir şekilde bu alana yönelen pek çok kişi ile tanışma fırsatım oldu. İnsan kaynaklarının ne demek olduğunu bile net olarak anlatamayan ama insan sarrafı olduğunu iddia ederek, bir bireyin hayatı üzerinde kolaylıkla karar verebilen bir kitleden bahsediyorum. Bu durum sizce içler acısı değil mi? Şöyle düşünün: Çalışmayı çok istediğiniz bir kurum sonunda sizi mülakata davet ediyor ve İK “profesyoneli” mizle karşılaşıyorsunuz. Ancak kendisi yoğun, dalgın, mutsuz, işini sevmeyen, deneyimsiz vs. olduğu için iş tanımına uygunluğunuzu - haliyle sizi - es geçiyor. Çoğu kurum da, mülakatında başarısız olan bir adaya tekrardan şans vermediği için siz de istediğiniz firmada çalışma fırsatını kaçırabiliyorsunuz. Bu gerçekten üzücü bir durum. Üstelik size bahsettiğim hikaye sadece minik bir örnek. İşin hukuki boyutuna geçersek daha farklı hikâyelerle karşılaşabiliriz.
İnsan Kaynaklarının öneminden diğer tüm yazılarımda olduğu gibi aslında burada da değindim. İK dışarıdan bakıldığında basit iş tanımlarına sahip bir departman gibi görünebilir ancak komplike yapısı sayesinde yoğun ve detaylı bir çalışma sistemine ihtiyaç duymaktadır. Küçük de olsa yapılacak olan hataların etkisi uzun soluklu olabilir. Bu nedenle İK profesyonellerinin, deneyimsiz bile olsa, gerçek bir “profesyonel” gibi çalışması gerekir. Ben MYK - PERYÖN ortaklığını gönülden destekliyorum ve etkin olacağına inanıyorum.
Haberin detaylarını okumak isteyenler için de link aşağıda yer almaktadır:
http://www.isteinsan.com.tr/isteinsan_gazete/insan_kaynaklarindan_yeterlilik_girisimi.html
Bol “değer”li günler
Merve
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder