Geçen günlerde Kalder yeni İK kongresinin tanıtımını gerçekleştirdi. Ana temayı “rengarenk” olarak seçen Kalder anladığım kadarıyla PWC’nin yeni nesil raporundan yola çıkarak bir kongre hazırlamış. Zaten programda Murat Demiroğlu’na yer verilmesi de bu durumu destekler nitelikte. Eğer katılabilirsem Şubat ayında kongre detaylarına yer vereceğim ancak şimdi size PWC raporundan bahsetmek istiyorum.
PWC tarafından ilki 2007 yılı sonunda yayınlanan “Geleceğin İnsanlarını Yönetme - Ekonomik gerileme, iş dünyasının geleceğini nasıl değiştirecek” isimli rapor, geleceğin insan yönetimi ile ilgili de dünyada ilk rapor olma özelliğini taşıyor. Bu raporda 2020’de bir arada bulunacağı öngörülen üç farklı ‘Dünya’ yani çalışma modeli hakkında bilgi sunuluyor. Bu üç dünyayı mavi, yeşil ve turuncu olarak renklere ayıran raporun değişik bir yönetim tarzına da imza attığını düşünüyorum.
Yeşil Dünya
Raporun detaylarına değinecek olursak eğer ilk rengimizin “yeşil” olduğunu söyleyebilirim. “Yeşil Dünya”da tahmin ettiğiniz gibi çevreci bir anlayış ön planda. Sosyal sorumluluk bilincinin gelecekte daha major bir konuma sahip olması nedeniyle de, bu dünyada yer alan kişiler, bireyden çok takım çalışmasını seven karakterler. İşin sürdürülebilir nitelikte olması, riskin minimize edilmesi ve etik kurallar çerçevesinde çalışılması en büyük taleplerden bir kaçı. Bu nedenle çalışanlar kurum markalaşmasına oldukça bağlı. İşin sonuçlarından ziyade bulundukları kurumun kültürü yeşil çalışanlar için daha strateji bir konuma sahip.
Kriz dönemlerinde yeşil dünyayı neler bekler diye sorarsanız eğer farklılaşmaların mutlaka yaşandığını söyleyebilirim. Verilen ücret ve yan haklar sisteminin kısıtlanması, risk almaktan kaçınılması, gerekli / gereksiz her sosyal sorumluluk projesine fazlasıyla değer verilmesi, çalışanların seyahat gibi giderlerinin kısıtlanması sürece örnek olabilecek birkaç reaksiyon. Tabiî ki de bu tarz davranışlar kısa vadede çözüm getirmiş olsa da uzun vadeli etkileri pek pozitif sonuçlanmıyor. Rapora göre bu dönemlerde ayakta kalabilmek için sağlam ve şeffaf politikalar uygulamak gerekiyor.
Mavi Dünya
Diğer rengimize bakarsak eğer “Mavi”yi rapor başlıklarında görebiliriz. “Mavi Dünya”da bireysel tercihler nedeniyle oluşan bir yönetim sanatı hakim. Zaten mavi dünyada yer alan kurumlar en iyi eğitimleri alan, sayısız yetenekleri olan, küreselleşen, kısaca on parmağında on marifeti olan çalışanlara sahip. Bu da yetenek yönetimi açısından İK’ya katı bir disiplin getirebilmekte. Birleşmeleri hala en büyük krallık olarak yorumlayan Mavi Dünyanın çalışma tarzı baskıcı olsa da sunulan geniş olanaklar çalışanları organizasyonlar içerisinde tutmaya yetiyor.
Mavi Dünya kriz dönemlerinde yeni mezun alımlarını, çalışanların eğitim ve gelişimine ayrılan bütçeleri kısıtlıyor. Yanlış performans ölçümlemesi, dataların yanlış / eksik kaydedilmesi gibi sorunlarla karşılaşabiliyor. Üstelik çalışan üzerindeki motivasyon eksikliği, finansal baskılar vs. kurum içi suç oranını arttırabiliyor. Bu nedenle rapor, Mavi dünyada ayakta kalabilmek için, doğru ölçümlemelerin gerçekleşmesi ve katı bir İK disiplininin uygulanması gerektiğini savunuyor. Kurumlar finansal kriz dönemlerine geçiş yapmış olsalar dahi, sahip olduğu / olacağı yeteneklere yatırım yaparsa eğer uzun vadede daha kalıcı çözümler elde edebiliyor.
Turuncu Dünya
Son rengimiz “Turuncu”. PWC, “Turuncu Dünya”yı teknolojik gelişim ve yeniliğin son noktası olarak yorumluyor. Turuncu dünya içerisinde öne çıkan kavram outsourcing (dış kaynak kullanımı). Bahsedilen çalışma modelinde büyük yapılanmalar yerini küçük ama işlevli kurumlara bırakıyor. Turuncu dünya çalışanları da bu işlevselliğe uyum sağlamış durumda: Teknolojik sağduyuya sahip ve iletişimi kuvvetli bir kitle. Yani networking, dolayısıyla sosyal medya üzerinden gerçekleşen çalışmalar Turuncu Dünyanın olmazsa olmazı.
Rapor, kriz dönemlerinde ayakta kalabilen Turuncu Dünya kurumlarının risk alabilen, teknolojik gelişmelere yatırım yapabilen, sosyal paylaşım sitelerinden bile müşteri kanalları yaratabilen, kurumlar içerisinde en az iki nesilin varlığından ve onların farklı beklentilerinden haberdar olabilen kurumlar olduğunu söylüyor. Bu nedenle Turuncu dünyayı yönetebilmek için kurumlar yenilikleri benimsemek ve farklı yollardan çözüm üretebilmek zorunda.
Peki, Türkiye bu üç dünyanın neresinde?
Türkiye ekonomik krizlerden rahatlıkla etkilenebilen bir “afet” ekonomisine sahip bence. Bu nedenle Türkiye’de kurumlar arasında birleşmeler çok fazla oluyor. Birleşmelerin hızla arttığı dönemlerde de mavi ve yeşil dünyaya yönelim mevcut. Sosyal sorumluluk projelerinin gelişmiş / gelişmekte olan kurumlarda ne kadar fazla ön planda olduğunu bir düşünün. Ayrıca genç nüfusun fazla olması bizi ister istemez bir yarışa sürüklüyor ve çıktı olarak da hepimiz iyi eğitimli bireyler oluyoruz. Yani sadece bir diploma ile iş başvurunuz kabul edilmiyor. Yetenekler giderek genişlemiş durumda. Bu nedenle o yetenekleri seçmek / yerleştirmek / eğitmek / elde tutmak vs için sıkı bir İK disiplini gerekiyor.
Ben Türkiye için mavi ve yeşil dünyanın geçerli olduğunu savunuyorum ancak PWC raporuna göre Türkiye’nin çalışma modeli ile ilgili farklı bir bilgiye ulaştığım takdirde tekrar sizlerle paylaşacağım.
Rapordan oldukça detaylı bahsetme sebebim son dönemlerde sık sık karşıma çıkmış olmasından kaynaklıdır. 2011 Ücret ve Performans Yönetim Trendleri Sempozyumu’nda da Murat Demiroğlu’nun aynı rapordan bahsetmesinin bu yazıyı yazmamdaki etkisi büyüktür. Raporu detaylı incelemek isteyenler için;
http://www.pwc.com/tr/tr/publications/surveys/managing-tomorrows-people.jhtml
PWC tarafından ilki 2007 yılı sonunda yayınlanan “Geleceğin İnsanlarını Yönetme - Ekonomik gerileme, iş dünyasının geleceğini nasıl değiştirecek” isimli rapor, geleceğin insan yönetimi ile ilgili de dünyada ilk rapor olma özelliğini taşıyor. Bu raporda 2020’de bir arada bulunacağı öngörülen üç farklı ‘Dünya’ yani çalışma modeli hakkında bilgi sunuluyor. Bu üç dünyayı mavi, yeşil ve turuncu olarak renklere ayıran raporun değişik bir yönetim tarzına da imza attığını düşünüyorum.
Yeşil Dünya
Raporun detaylarına değinecek olursak eğer ilk rengimizin “yeşil” olduğunu söyleyebilirim. “Yeşil Dünya”da tahmin ettiğiniz gibi çevreci bir anlayış ön planda. Sosyal sorumluluk bilincinin gelecekte daha major bir konuma sahip olması nedeniyle de, bu dünyada yer alan kişiler, bireyden çok takım çalışmasını seven karakterler. İşin sürdürülebilir nitelikte olması, riskin minimize edilmesi ve etik kurallar çerçevesinde çalışılması en büyük taleplerden bir kaçı. Bu nedenle çalışanlar kurum markalaşmasına oldukça bağlı. İşin sonuçlarından ziyade bulundukları kurumun kültürü yeşil çalışanlar için daha strateji bir konuma sahip.
Kriz dönemlerinde yeşil dünyayı neler bekler diye sorarsanız eğer farklılaşmaların mutlaka yaşandığını söyleyebilirim. Verilen ücret ve yan haklar sisteminin kısıtlanması, risk almaktan kaçınılması, gerekli / gereksiz her sosyal sorumluluk projesine fazlasıyla değer verilmesi, çalışanların seyahat gibi giderlerinin kısıtlanması sürece örnek olabilecek birkaç reaksiyon. Tabiî ki de bu tarz davranışlar kısa vadede çözüm getirmiş olsa da uzun vadeli etkileri pek pozitif sonuçlanmıyor. Rapora göre bu dönemlerde ayakta kalabilmek için sağlam ve şeffaf politikalar uygulamak gerekiyor.
Mavi Dünya
Diğer rengimize bakarsak eğer “Mavi”yi rapor başlıklarında görebiliriz. “Mavi Dünya”da bireysel tercihler nedeniyle oluşan bir yönetim sanatı hakim. Zaten mavi dünyada yer alan kurumlar en iyi eğitimleri alan, sayısız yetenekleri olan, küreselleşen, kısaca on parmağında on marifeti olan çalışanlara sahip. Bu da yetenek yönetimi açısından İK’ya katı bir disiplin getirebilmekte. Birleşmeleri hala en büyük krallık olarak yorumlayan Mavi Dünyanın çalışma tarzı baskıcı olsa da sunulan geniş olanaklar çalışanları organizasyonlar içerisinde tutmaya yetiyor.
Mavi Dünya kriz dönemlerinde yeni mezun alımlarını, çalışanların eğitim ve gelişimine ayrılan bütçeleri kısıtlıyor. Yanlış performans ölçümlemesi, dataların yanlış / eksik kaydedilmesi gibi sorunlarla karşılaşabiliyor. Üstelik çalışan üzerindeki motivasyon eksikliği, finansal baskılar vs. kurum içi suç oranını arttırabiliyor. Bu nedenle rapor, Mavi dünyada ayakta kalabilmek için, doğru ölçümlemelerin gerçekleşmesi ve katı bir İK disiplininin uygulanması gerektiğini savunuyor. Kurumlar finansal kriz dönemlerine geçiş yapmış olsalar dahi, sahip olduğu / olacağı yeteneklere yatırım yaparsa eğer uzun vadede daha kalıcı çözümler elde edebiliyor.
Turuncu Dünya
Son rengimiz “Turuncu”. PWC, “Turuncu Dünya”yı teknolojik gelişim ve yeniliğin son noktası olarak yorumluyor. Turuncu dünya içerisinde öne çıkan kavram outsourcing (dış kaynak kullanımı). Bahsedilen çalışma modelinde büyük yapılanmalar yerini küçük ama işlevli kurumlara bırakıyor. Turuncu dünya çalışanları da bu işlevselliğe uyum sağlamış durumda: Teknolojik sağduyuya sahip ve iletişimi kuvvetli bir kitle. Yani networking, dolayısıyla sosyal medya üzerinden gerçekleşen çalışmalar Turuncu Dünyanın olmazsa olmazı.
Rapor, kriz dönemlerinde ayakta kalabilen Turuncu Dünya kurumlarının risk alabilen, teknolojik gelişmelere yatırım yapabilen, sosyal paylaşım sitelerinden bile müşteri kanalları yaratabilen, kurumlar içerisinde en az iki nesilin varlığından ve onların farklı beklentilerinden haberdar olabilen kurumlar olduğunu söylüyor. Bu nedenle Turuncu dünyayı yönetebilmek için kurumlar yenilikleri benimsemek ve farklı yollardan çözüm üretebilmek zorunda.
Peki, Türkiye bu üç dünyanın neresinde?
Türkiye ekonomik krizlerden rahatlıkla etkilenebilen bir “afet” ekonomisine sahip bence. Bu nedenle Türkiye’de kurumlar arasında birleşmeler çok fazla oluyor. Birleşmelerin hızla arttığı dönemlerde de mavi ve yeşil dünyaya yönelim mevcut. Sosyal sorumluluk projelerinin gelişmiş / gelişmekte olan kurumlarda ne kadar fazla ön planda olduğunu bir düşünün. Ayrıca genç nüfusun fazla olması bizi ister istemez bir yarışa sürüklüyor ve çıktı olarak da hepimiz iyi eğitimli bireyler oluyoruz. Yani sadece bir diploma ile iş başvurunuz kabul edilmiyor. Yetenekler giderek genişlemiş durumda. Bu nedenle o yetenekleri seçmek / yerleştirmek / eğitmek / elde tutmak vs için sıkı bir İK disiplini gerekiyor.
Ben Türkiye için mavi ve yeşil dünyanın geçerli olduğunu savunuyorum ancak PWC raporuna göre Türkiye’nin çalışma modeli ile ilgili farklı bir bilgiye ulaştığım takdirde tekrar sizlerle paylaşacağım.
Rapordan oldukça detaylı bahsetme sebebim son dönemlerde sık sık karşıma çıkmış olmasından kaynaklıdır. 2011 Ücret ve Performans Yönetim Trendleri Sempozyumu’nda da Murat Demiroğlu’nun aynı rapordan bahsetmesinin bu yazıyı yazmamdaki etkisi büyüktür. Raporu detaylı incelemek isteyenler için;
http://www.pwc.com/tr/tr/publications/surveys/managing-tomorrows-people.jhtml
Bol “değer”li günler
Merve
Merve
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder