2010/12/23

İÇGÖRÜ

Dün, kariyer.net tarafından düzenlenen Dale Carnegie Eğitimindeydim. Eğitim içeriği aslında hepimizin bildiği ama kimsenin uygulamaya dökmediği bir sürece sahip. Çalışan motivasyonu amacı taşıyan eğitimin en büyük özelliği de, rutin hayatımız içerisinde de kolayca uygulayabileceğimiz teknikleri içermiş olması. Dale Carnegie’nin İnsan İlişkileri Prensipleri adıyla ortaya çıkan motivasyon teorisinin alt başlıklarından biri İçgörü. Bugün sizlerle içgörüyü paylaşmak istedim.

İçgörü
ne demek diye sorarsanız eğer, karşımızdaki kişinin değerlerini anlayabilme sanatı olduğunu söyleyebilirim. Yöntemde kişisel değerler için belirli bir tablo oluşturulmuş ki yukarıdaki resim bu değerleri içermektedir. İlk bakışta kısıtlı değerler varmış gibi gözükse de herkesin ilk iki önceliğinde mutlaka yer alabilecek olan kelime grupları mevcut. Bu açıdan Carnegie yönteminin doyurucu olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Carnegie Yönteminin amacı etkili iletişim ve etkili insan ilişkileri yaratmak, aynı zamanda güven duygusunu pekiştirmek. Yani kendinize insana değer verme misyonu belirlediyseniz, daha derin ilişkiler kurmak adına bu yöntemi deneyebilirsiniz.

İçgörü kuramını kullanabilmek için üç temel kategoride soru kalıpları mevcut:
- Gerçeğe Dayalı Sorular
- Sebebe Dayalı Sorular
- Değere Dayalı Sorular

Örnekleme yaparsak eğer, “Hangi okulda okudunuz?” gerçeğe dayalı bir soru iken “Neden o okulu seçtiniz?” sorusu sebebe dayalı soruların olduğu kategoride yer almaktadır. Değere dayalı sorular da kişilerin değer yargılarını ölçmemizi sağlayan sorular olup hayatınızda en büyük etkiyi yaratan insan, tekrar yaşamak istediğiniz bir an, dönüm noktanız, hayat felsefeniz gibi değerleri öğrenebileceğiniz açık uçlu soru kalıplarına sahiptir. Carnegie bu soruları sorarak hayatımızda var olan veya yeni tanıştığımız her kim varsa onun değerlerini keşfedebileceğimizi, karşımızdaki kişiyi %50 daha fazla tanıyabileceğimizi savunuyor. Tabi bu soruları sorarken de dikkat edilmesi gereken noktalar var. Sorgulama havasından ziyade bir sohbet ortamında soruları sorulması daha gerçekçi veriler elde etmemizi kolaylaştırıyor. Ayrıca cevaplar verirken de dikkatli dinlemek gerekiyor. Yani yöntem, karşınızdaki kişi hakkında varsayımlarda bulunmak yerine onlarla ilgilenin diyor.

Basit ama cesaret isteyen bir yöntem değil mi? Bence en yakınımızdakilere uygulamakla başlayabiliriz :).

Bol “değer”li günler
Merve

2010/12/20

GÜVEN: KİLİT NOKTA!

Haftasonu harika bir eğitim aldım. Yandaki fotoğraf da eğitimden kalan bir kare. Psikodrama’yı duyanlar iyi bilirler, oyunun adı “GÜVEN OYUNU”. Bir kişi diğer kişinin arkasına geçer ve öndeki kişi arkasına bakmadan ayakta olduğu halde kendisini bırakır. Arkada kalan kişi ise kendini bırakan kişiyi tutar.
Oyunun amacı ise ancak bir atasözü ile özetlenebilir: Bir elin nesi var, iki elin sesi var…

Güven oyunundaki amaç, takım olabilmenin kilit noktası aslında. Özelikle “on parmağında on marifeti olan bir kuşak” olduğumuz veya bu kuşak ile beraber çalıştığımız için birbirimize güven duymamız gerekiyor. “Güven”in bize ve ekibimize yarattığı avantajları oldukça fazla. Öncelikle beraber bir çalışma gerçekleştirmek işlerimizi kolaylaştırabiliyor. Her ne kadar ekip liderinin yönlendirmeleri olsa da, koordinasyon spontan bir şekilde geliştiği için, sorun mekanizmalarını daha kolay ayırt edilebiliyorsunuz yani çözümleme daha kısa sürede gerçekleşiyor. Beyin kıvrımlarınızı daha fazla çalıştırdığınız için de yaratıcılığınız artıyor. Ayrıca mutluluklar paylaştıkça çoğaldığına göre, takımınız ile beraber gerçekleştirdiğiniz çalışmalarda kendinizi daha mutlu ve daha değerli hissedebiliyorsunuz.

Oyunu anlatırken hepinizin tedirgin bir ifadeye büründüğünüze eminim :). Ama inanın bana yaşarken her şey daha farklı gelişiyor. Güven oyununu birkaç yıl önce okumuştum ve yapabileceğime asla inanmıyordum. Ama dedim ya yaşamak diye… Çok farklı oluyor. Lütfen bu oyunu kendi ekibinizle bir kez de olsa deneyin. Astlarınızın / iş arkadaşlarınızın / takım arkadaşlarınızın, arkasında her zaman biri/ birileri olacağını ve on(lar)a güvenebileceğini bilmesi çok önemli.

Bol “değer”li günler
Merve


(*) Fotoğrafta JCI 2011 Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Mikail Çakmak ve JCI 2010 Türkiye Başkanı / 2011 Dünya Başkan Yardımcısı İsmail Haznedar yer almaktadır. Eğer aynı ekip içerisinde birbirlerine güven duymasalardı ne bu fotoğraf karesi ortaya çıkabilirdi ne de dünyada Türkiye’yi temsil eden bir isim olabilirdi. Birbirine güven duyan bir ekip olabildikleri için ve onlardan eğitim alabilme talebimizi geri çevirmedikleri için tekrar teşekkürler.

2010/12/13

İK ŞAPKALI YÖNETİCİ

İnsan Kaynakları alanına yöneldiğim andan beri İK ile ilgili makale, dergi, kitap, ne bulursam bulayım, okumaya çalışıyorum. Şu sıralarda da elimden düşmeyen bir kitap mevcut. Gerek yazı dili olsun gerek içerik olsun beni tatmin etmesi nedeni ile sizlerle paylaşmak istiyorum: Mehmet Cemil Özden’in kaleme aldığı İK Şapkalı Yönetici.

Kitap, bence bir İK profesyonelinden ziyade farklı departmanlarda yöneticilik yapan kişilerin, kendi bölümlerinde çalışanlara / bölümlerinde görev alabilecek adaylara karşı tutumlarına yönelik hazırlanmış.

Evet, her yönetici bir İK profesyoneli olmak zorunda değil, ancak başarılı bir yönetim için yöneticiler çalışanlarına yönelik belirli noktalara hakim olmak zorunda. “İK Şapkalı Yönetici” nin de bize anlatmak istediği olgu bu noktada devreye giriyor zaten. Çünkü siz kabul edin veya etmeyin, İK bir departman olarak mevcut olsa dahi çalışanlarla ilgili süreçleri en iyi takip edebilen her zaman ilgili bölüm yöneticileri olacaktır.

Beşeri sermayenin değerinin giderek arttığı şu günlerde okunmadan geçilmemesi gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.

Bol “değer”li günler
Merve

2010/12/01

LİDERLİK PARMAKLARININ UCUNDA

Biliyorsunuz son dönemlerde Genç Liderler ve Girişimciler Derneği – (Junior Chamber International) JCI Ankara Şubesi ile iç içeyim. Bir sivil toplum kuruluşu içerisinde yer almanın dışında dinamik bir yapının var olması, sürekli kendini geliştirmeye çalışması da gerçekten beni mutlu ediyor. JCI, benim için yeni bir keşif olsa da geçmişte de pek çok başarıya imza atmış bir STK. Ben de burada yeni bir başarısını daha sizlerle paylaşmak istiyorum.

JCI Ankara Şubesi 2005 yılından bu yana, her yıl geleneksel olarak Liderlik Akademileri düzenliyor. Bu sene 11 – 12 Aralık 2010 tarihlerinde bizlerle buluşacak olan 5. Liderlik Akademisi’nin seçilen teması “Klavyede Liderlik”. Bilişim sektöründen pek çok ismin yer alacağı organizasyon, liderlik ve teknoloji kavramlarını bir araya getirdiği için şimdiden yoğun bir ilgiyle karşılaşmış durumda.

Özellikle Ankara’da bu tarz organizasyonlar bulamayanlar için ideal bir çalışma olacağını düşünüyorum. Akademi programı, programa kayıt, konuşmacılar ve diğer detaylar için aşağıda linkini paylaşıyorum:

http://www.liderlikakademisi.cc/

Bol “değer”li günler
Merve