Bugünlerde “İş Yaşamında Kolay İletişim” isimli bir kitap okuyorum. Yabancı kaynaklı bir kitap olduğu için kültürlerarası farklılıklar, yapılan Türkçe çevirilere de yansıyabiliyor. Bu nedenle bu tarz kitaplar hayatımızda uygulaması zor teknikleri de içerisinde barındırdığı için pasif kalabiliyor. Bunun yanında ortak noktalar da yok mu? Tabi ki de var. Bunlardan birini bu yazımda ele almak istiyorum: Empati…
Empatinin Türkçedeki karşılığı duygudaşlık demek. Kavram olarak ifade edersek karşısındaki insanın yerine kendini koyarak duygu düşüncelerine karşılık vermek demektir. Empati, her insanın anlayamayacağı kadar zor fakat her insanın yapabileceği kadar kolay bir kavram. Ancak cesaret isteyen bir konu olduğu için çoğumuzun tembel davranışlarına denk gelmektedir. Peki, empati bize ne kazandırır hiç düşündünüz mü? Artık evin küçük prensleri / prensesleri olmadığımıza göre iş yaşantımızdan bu konuya geçiş yapabiliriz diye düşünüyorum.
Empati, iş hayatımızı kolaylaştıran, iş arkadaşlarımızın taleplerine daha rahat çözüm bulan bir kavram, bu kesin. Düşünsenize yöneticinizin istediği raporları yöneticinizin iş yapış tarzına göre oluşturup yüzündeki gülümsemeyi kendinizde de hissettiğinizi. Neden bu duyguyu sonuna kadar yaşamayasınız? Ayrıca bir iki arkadaş yerine neden kalabalık bir arkadaş topluluğuna sahip olmayasınız? Benim birkaç dostum olsun bana yeter dediğinizi duyuyorum. Ama yakınlarınızla paylaştığınız duygularınız ne kadar artarsa mutluluğa daha çok yaklaşacaksınız, lütfen bunu da göz önüne alın. İletişim çağında yaşıyoruz ve artık sanal mutluluklar bile bizi manevi açıdan doyurabiliyor. Böyle bir çağda ve aynı zamanda yoğun teknolojinin de hayatımıza rahatlıkla empoze olduğu bir dönemde tek kişilik sadakatlilik yeterli olmayabiliyor. Kabul edin, insanoğlu değişken bir varlık. Üstelik ruh hallerini davranışlarına yansıtacak kadar da özgür bir varlık. Günümüzde yaşanılan ilişki boyutları ve iletişim odaklılığı da katarsak, çoğu zaman da doymayan bir varlık. Yaşamımızda bu kadar sınırsızlık yaşanırken neden ilişkilerimizi sınırlayalım. Eğer üç beş kişi ile oluşturduğunuz dostluğu kalabalık bir grupla da oluşturmayı planlıyorsanız empati şart. Dostluklarınızı da bu şekilde elde etmemiş miydiniz? Tekrar hatırlatmak istiyorum aynı duyguları yaşamak zorunda değilsiniz ama kalabalık bir aile olmak istiyorsanız aynı duyguları hissetmeniz gerekmektedir.
Empati, illa ki başkalarına karşı uygulanması gereken bir davranış değildir, kendi mutluluğunuz ile de bağlantılıdır. Şimdi de kendinize ayna tutmayı önereceğim. Çünkü empati yeteneği kuvvetli bir birey, karşısındaki kişi veya kişilerin ihtiyaçlarını anladığı gibi kendine de objektif davranarak kendi kişisel ihtiyaçlarını da kolaylıkla analiz edebilmektedir. İhtiyaç analizi yapıldıktan sonra geriye sadece çözümü uygulamak kalır. Bu, bizi sonsuz mutluluğa götürebilecek en kolay yollardan biridir. Empati kendimize güvenimizin artmasını ve başarılarımızın çoğalmasını sağlamaktadır. Çünkü empati yeteneği kuvvetli olan / empati yeteneğini geliştirip uygulayabilen bir birey mutluluğu elde edebilmek için “cesaret” kelimesini telaffuz etmiştir.
Peki, empati nasıl yapılır? Başkalarına karşı empati kelimesinin mecazi karşılığı “Onun yerinde olsam ne yapardım?” sorusunun cevabıdır. Bu soruya içtenlikle verilen bir cevap, pek çok noktanın kilidini de kırabilir. Ama asıl merak edilenin aynayı kendimize nasıl çevireceğimiz olduğunu düşünüyorum. Merak etmeyin cevap gerçekten çok basit: Sadece, doğruları kendinize de söyleyin. Demiştim ya empati her insanın anlayamayacağı kadar zor fakat her insanın yapabileceği kadar kolay bir kavram diye, madem “cesaret” kelimesini telaffuz ettiniz, kendinize ayna tutabilmeniz için şimdi gerçek bir ayna karşısına geçip doğruları söylemeye başlamanız gerekmektedir. Hadi o zaman en yakın görüntüye koca bir adım atın ve anlatmaya başlayın…
Bol “değerli” günler
Merve
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder